29 Kasım 2010 Pazartesi

6

Haluk Hande’nin bu davranışından sonra beş dakika, kendine gelmeyi bekledi bahçede. Ve beş dakika sonra Hande’nin son sorusu aklından silinmiş bir şekilde mutlu bir gülümsemeyle biraz önce Hande’nin koşarcasına sığındığı merdivenlerden çıkmaya başladı. İçeri girdiğinde Hande (aynı süre ona da yetmiş olmalı) biraz önce sorduğu soruyu sorulmamış kabul ederek abisinin yanına gitti. Çok sıradan bir ses tonuyla çok sıradan konuları konuşmaya başladı ikili. Belki de hayatlarında Zehra’ydı tek sorun, çünkü Zehra’nın adı geçmeyen sohbet daha sakin ve normal geçti. Bu konuşma sonunda Hande açtığı tatsız konudan(bu tatsız konu Zehra’ydı) abisinin canının yanmadığına sevinerek üzerinden attı Zehra’yla ilgili tüm düşüncelerini. Hande’yi Zehra’nın durumu abisini etkileyecek ise üzüyordu. Onun dışında unutulması gereken önemsiz bir konuydu. Kendini ‘emin ellerde’ bahanesiyle avutuyor, ‘abarttı’ diyerek Zehra’yı suçluyordu. Eğer bu yüzden abisine bir şey olursa Zehra’yı affetmeyeceği konusunda da kendine söz vermişti. Ama acaba Zehra af dileyecek miydi? Ya da affedecek miydi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder