27 Kasım 2010 Cumartesi

5

Bu kalabalıkta neyin nesiydi? Bu gürültü de neyin nesi? Her sabah kahvaltısını getiren kadın niye burada dedi başta. Sonra yanındaki hemşireye baktı. Her sabah o da aynı saatte gelip iğnenin soğuk ucu kadar soğuk bir gülümsemeyle Zehra’ya bakar ve o soğuk ucu onun beyaz bedenine batırırdı.
Peki, onun yanındaki adam kimdi? Zehra onu tanıyamadı. Beyaz bir önlük giymiş Zehra’ya gülümseyen bu adamı çıkartamadı. Peki, bu topluluğun beyaz ve soğuk duvarların arasındaki işi neydi?
Beyaz önlüğün içindeki, sevimli bir gülümseyişle Zehra’ya eğildi ve
—İyi misin? Dedi.
Zehra günler sonra birisinin kendisiyle konuştuğunu duyunca şaşkınlıktan avazı çıktığı kadar bağırdı. Bu bağırış daha demin duyduğu ‘Zehra’ sesini bastırmak için bağırdığı ve insanları buraya topladığı bağrıştan bile yüksek tondaydı.
Beyaz önlüklü adam biraz geriledi ve yanındaki sinir bozucu hemşireye bir şeyler söyledi. Biraz sonra her sabah yaşanan o sevimsiz sahne tekrarlandı. Hemşire soğuk uçlu bir iğne getirdi ve soğuk bir gülümsemeyle, Zehra’nın bedeniyle buluşmasını sağladı iğnenin.
Çok geçmeden Zehra’nın gözleri kapandı. Tekrar açıldığında bu soluk gözler başında yine aynı adam aynı sevimli gülümsemeyle duruyordu. Tekrar aynı ses tonu, aynı soruyu sordu.
—İyi misin?
Bu sefer iğnenin soğuk ucundan kurtulmak için bağırmadı Zehra ama cevap da vermedi. Anlamaya çalıştı başta. Soruyu birkaç kez tekrarladı ve tekrar titremeye başladı. ‘Anne’ dedi titreyen sesi. Başladı yine aynı uğultu ve uzaklardan bir ses (tanıdık, terk etmiş bir ses) Zehra diye seslenmeye devam etti. Her Zehra deyişi sesin, Zehra’nın da anne demesini ister gibiydi. Zehra’lar anneyi, anne sesi Zehra’yı takip etti. Ve bir süre sonra beyaz önlüklü adamın ellerini hissetti saçında Zehra. Bu eller hemşireninki gibi soğuk değildi. Günler sonra Zehra’nın bedenine böyle sıcak eller değiyordu. Günler sonra samimi bir ses Zehra’ya merak etme diyordu. Ve günler sonra başta korkuyu hisseden Zehra bu seferde güven duyuyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder